Darbecilerin rehin aldığı Şanver ilk kez konuştu

  • Google
  • Google
  • Google
  • Google
  • Google
  • Google
  • Google
Darbecilerin rehin aldığı Şanver ilk kez konuştu

Darbecilerin rehin aldığı Şanver ilk kez konuştu

Darbecilerin rehin aldığı Şanver ilk kez konuştu

15 Temmuz gecesi kızını evlendiriyordu Mehmet Şanver. Türk Hava Kuvvetlerinin iki numarası, bütün muharip hava ordusunun komutanıydı. Bir ay sonra gerçekleşecek Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ) orgeneralliğe terfi ettirilmesi görüşülecek, terfi alması halinde teamüller çerçevesinde Türk Hava Kuvvetlerinin bir sonraki komutanı olacaktı. O gece, Türkiye’nin hava sahasını denetçi Ankara ve Eskişehir’deki başlıca karargahlarda görevli nöbetçi generaller hariç; Hava Kuvvetlerinin tüm komuta kademesi İstanbul Moda Deniz Kulübü’ndeki bu düğüne davetliydi. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal oradaydı. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı, YAŞ Üyesi Orgenral Akın Öztürk ise bir gün önce bahane bildirerek düğüne katılamayacağını belirtmişti. Mehmet Şanver, Ağustos ayı itibarıyla isteyerek emekli oldu. 

BALYOZ TAMAMEN

Bu yapı Silahlı Kuvvetler’e ne zaman girdi, nasıl barındı?

Bu örgüt varlığını mutlak mahremiyet üstüne yapı etmiş bir örgüt. Bilhassa de Silahlı Kuvvetler içinde çok dar hareket ettiler çünkü Silahlı Kuvvetler kendi emir komuta yapısı dışında herhangi bir yapılanmayı katiyen kabul etmemiştir, edemez.

Bazı çocukların daha askeri okullara girmeden ele geçirilmesi söz konusu. Genç askerler ve pilotlardaki koşul bu. Yüksek rütbede olanların bir kısmının ise sonradan devşirildiklerini değerlendiriyorum.

Belirtilmiş ikballe kandırıldıklarını; buna göre de her yolu mübah gördüklerini ve tuzaklar kurduklarını görüyoruz. Sıradan şartlarda sarsamadıkları Silahlı Kuvvetlerin liyakat sistemini bu tarz oyunlarla; manipülasyonlarla kendi lehlerine çevirmeye çalıştılar. Balyoz ve öteki kumpas davaları bunun en önemli aracı oldu. Kumpas davaları haricinde de iftiralar, dijital arşiv, dijital kurgular vb. yöntemlerle yoğun saldırılar oldu. Bu yollarla sistem dışına meydana çıkan personel yerine kendilerini yerleştirmeye gayret gösterdiler. Bu davalar ve dijital saldırılar döneminde FETÖ, TSK içinde hemen hemen çağ atladı: Sızma seviyelerini keza artırdılar hem derinleştirdiler.

Ben ve ailem de özellikle generallik kariyerim her tarafında belli saldırılara maruz kaldık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oteli üzerindeki buluş uçuşunda sizden izin alındığı iddiaları da bir kapan mıydı sizce?

Tuzak değil fakat görevin komutan izni alınarak yasallaştırılması çabası olarak değerlendiriyorum. Bu uçuşları azıcık sadeleştirerek açıklamakta fayda var.

Müşterek hizmet dediğimiz görevler aylık olarak ve Kurmay Başkanı imzasıyla yayınlanır. Bu görevler hangi değiştirme meydanımızın eğitime ihtiyacı varsa ona kadar düzenlenir. Çorlu, Dalaman, Akhisar, Sivrihisar gibi dağılma meydanlarımızda devir yapan askeri personelin uzmanlaşma eğitimlerinin devamı için bu görevler önemlidir ve aylık ihtiyaca göre düzenlenir. Bu fazla rutin, basit ve aralıksız yapılan bir atama türüdür.

12 Temmuz da icra edilen bahse konu görev sıradan planlamada olmayıp Diyarbakır’ın talebi üzerine planlanan ilave bir görev idi. Eğitim ihtiyacına emrindeki olarak bu tür ek görevler planlanıp icra edilebilir. Fakat Diyarbakır’dan bu göreve planlanan uçaklar Dalaman` a nişten önce Marmaris’e yöneliyor ve daha sonra iniyor.

Hem indikten sonradan pilotlardan biri arsa bakma isteği ile Meydan dışına çıkıyor. Meydan dışına çıkma işlemi askeri araç ve şoförle değil bir başka pilotun arsa bakacak pilotu nizamiyeden alması ile gerçekleşiyor Bu iki pilot yaklaşık 1,5 – 2 saat meydan dıştan birlikte arsa bakıyor!

Bu durumda ya gerçekte arsa bakılmıştır ya da belli bir hedefe havadan hedefleme pod`u ile karadan gözle buluş yapılmış olabilir.

Sn . Cumhurbaşkanımızın tatil planladığı otelin civarda olması, bu görevde bulunan pilotlardan birinin Diyarbakır Üs Komutanı Tuğg. Deniz Kartepe ve diğerinin yani onu karşılayan generalin Tümg. Atilla Darendeli olması bir öteki pilotun ise 181nci Filo Komutanı Yb. Ahmet Özdemir olması ve bu üç personelin de acilen tutsak olması bu görevin masum bir ortak hizmet görevi olmadığı savını güçlendirmektedir.

Kısaca iki taraflı hizmet görevinin ilave edilip icra edilmesinde problem olmayıp, problemin karşılıklı hizmet adıyla diğer işlemlerin gerçekleştirilmiş olmasıdır.

dahası 13 Temmuz’da Akıncı’dan kalkan 2 uçağın buluş görevi yapması olayı var. O uçaklar Ege’de keşif görevine zaten evvelden planlanmış durumda. Kurmay Başkanı Tümg. Suat Murat Semiz geldi ve bana dedi fakat, ‘Komutanım dün malumunuz Meis’te bazı hareketlilik olmuştu. Yunanlılar Meis’te çok sınır ihlali yaptılar, birtakım faaliyetler gerçekleştirdiler. Müsaade ederseniz Ege keşif görevini Dalaman’a indirelim, Dalaman’a inerken de Meis’e baktıralım, Meis’teki Yunan icraatını saptama edelim’. Gerçekte akla yatkın ve harekat anlayışına yerinde bir önerge idi. Çünkü bir gün önce de orada Yunanlıların 15-20’ye yakın hava sahası ihlali olmuştu ve bu ihlallerin sebebini öğrenmek uygun olacaktı.

Bu amaçla Ege buluş ödev kolunun iniş meydanı değiştirilir. Bu uçaklar Ege keşif görevini yaptıktan daha sonra Meis’e yönelip orada da keşif görevini gerçekleştirip Dalaman’a inişlerini gerçekleştirirler. Buraya kadar sorun değil. Sıradan harekat ihtiyacına yönelik bir etkinlik.

Adi olmayan husus, tayin ardından ana meydana dönüş rotasında baş gösteriyor. Normalde kalkıp gönder Akıncı’ya yönelmeleri gerekirken bunlar kalkıyorlar ve kalkıştan sonradan, Marmaris üstünde birkaç tur atıp, ondan sonra Akıncı’ya yönelip inişlerini gerçekleştiriyorlar. Bezginlik burada. Bu pilotlar kalkışı takiben neden kutup Akıncı rotasına dönmüyor da Marmaris üstünde tur atıyor?

Biz burada yine aynı hedefe, Marmaris teki Sn. Cumhurbaşkanımızın tatil planladığı otele yönelik keşif görevi yaptıklarını değerlendiriyoruz.

Dalaman Meydan komutanı ve görevli arkadaşların bu faaliyetlerde saptama ettiği ve normalin dışında gördükleri hususlar bize rapor edildikten daha sonra bu uçuşlar Hava resmi bitmiş incelenerek saptama edilmiş ve konu yetkili makamlara suç duyurusu şeklinde bildirilmiştir.

Bunlar gerçekten komuta sistemini ve planlı hukuki görevleri kullanarak yaptıkları yasal olmayan faaliyetlere yasallık sağlama çabalarıdır. Ancak dikkatli arkadaşlarımızın ihbarı sonrası yapılan itinalı incelemeler bu faaliyetlerin detayına ışık tutmuştur.

TAMAMI TASFİYE EDİLECEKTİ

Ordudaki yapılanmaya dönersek, FETÖ’cüler neden farkedilemedi ve engel olunamadı?

Bunlarla beraber yaşıyorsunuz. Hissediyorsunuz; bilhassa de son dönemlerde daha iyi hissediliyordu lakin kişisel bazda bedensel bulgular beceriksiz kalıyor. Bağlı, 17-25 Aralık’tan daha sonra bu yapının kurumlara nüfuz ettiği ayrıntılarıyla tescillendi. Bilhassa yargıdan ve polis teşkilatından tasfiyeler başlamıştı. TSK ile ilgili de ihbarlar ve istihbaratlar bundan böyle adamakıllı olgunlaşmıştı. 2016 Ağustos Askeri Şurasına karşın bir takım hazırlıklar vardı. FETÖ’cüler artık sıranın Askeriyeye de geldiğini; tasfiye sürecinin başlayacağını gördüklerinden bu kalkışmaya cüret ettiler.

ÇOK DAHA KANLI OLABİLİRDİ

15 Temmuz gecesi girişimin başarısız olmasında, rüzgarın tersine dönmesinde en önemli öğe neydi sizce?

Malumunuz Hava Kuvvetleri hemencecik her türlü harekatta olduğu gibi bu kalkışma açısından da fazla kritik öneme haizdi. Nikah gecesi nöbetçi generallerimiz yerlerindeydi. Bunların haricinde Hava Kuvvetleri Komutanımız, ben ve hava kuvvetleri komuta kademesinin o kadar fazla üyesi bir arada düğünümüzdeydik.

Darbe girişimini biz de sonradan; olaylar vuku bulmaya başlayınca öğrendik. Düğün 19:00’da başladı ama bizim, en azından benim, olayların başladığı 21-21:30 surlarına kadar darbeye karşın her hangi bir ön istihbaratım yoktu. daha sonra da, 23:00 gibi nikah mekanı darbeci askerler göre basıldı ve 00:00-30 surlarında bizi esir aldılar. Ancak tutsak alınmadan önce başardığımız iki çok kritik olaydan bahsedebilirim:

Birincisi, olayları görünce hemen Yardımcım Korgeneral Kadıoğlu’nun ve beraberinde üç general arkadaşımızın Eskişehir’e; 2 üs komutanının da kendi devir yerlerine gitmesi emrini verdim. Yani bizler yoğun biçimde telefonlarla duruma müdahale etmeye başlarken o mekandan anında 6 generali uzaklaştırmış oldum ve bu generaller tutsak düşmemiş oldular. Nitekim, Eskişehir fazla kritikti. Burada bütün muharip unsurları komuta edebilen; komutanı olduğum Muharip Hava Kuvveti Karargahı ve onun Harekat Merkezi vardı. Darbeciler Ankara’daki Hava Kuvvetleri Karargahını ve onun Harekat Merkezini ele geçirmişlerdi. Fakat Eskişehir’e halen biz hakimdik. Benim gönderdiğim bu arkadaşlar, gece yarısından sonra Eskişehir’e ulaştılar ve biz tutsak alındıktan sonradan aracısız olarak komuta kontrolü ele alarak aleyhinde harekatı yönettiler. Nihayetinde sabaha karşısında da Akıncı üssüne taarruz ettiler. Eğer bu arkadaşlar da tutsak gücenmiş olsalardı; aleyhinde harekatımız sekteye uğrayabilirdi. Darbeciler daha esnek hareket edebilirlerdi. Hava kalkışmasını önlemek çok fazla daha güç ve kanlı olabilirdi. Çünkü darbecilere karşı uçak kaldırma ya da taarruz etme gibi kritik emir verecek komutan kalmayacaktı.

İkinci başardığımız olay derdest edilene kadar Hava Kuvvetlerinin neredeyse tüm birliklerine verdiğimiz yazılı ve sözlü emirlerdir. Havacı komutanlar olarak olayı 21-21:30 gibi öğrendik. Düğündeki masalarımızdan kalkıp bir köşede neredeyse ayaküstü bir karargah oluşturduk. Hava Kuvvetleri Komutanımızın yanına, bütün birliklerime emirler yağdırmaya başladım. Komutanı olduğum Eskişehir harekat merkezi üzerinden tüm hava birliklerine iletilmek üzere; emir komuta dışarıya illegal faaliyet olduğunu ifade eden; tüm faaliyetleri yasaklayan ve de darbecilerin eline geçmiş Ankara karargahının emirlerinin dinlenmemesi; bunun yerine emirlerin komutanı olduğum Eskişehir’deki karargahtan alınması gerektiğini açıklayan ve de Hava Kuvvetleri Komutanımızın ismiyle iletilen yazılı bir dikte yayınlatılmasını sağladım.

İşte bu yazılmış dikte tüm Hava Kuvvetleri personelini olup bitenle ilgili devlete ait ağızdan uyandırmış oldu. Bundan daha sonra, darbeci olmayan ekseriyet personelimiz, kimden dikte alacağını ve nasıl hareket edeceğini anladı. Yeniden bu anlarda tüm birlikleri yoğun şekilde telefonla aradık. O Kadar çok uçağın kaldırılmasını telefondaki sert ve net emirlerimizle önledik. Örneğin pistlere vasıta sokulması, seyrüsefer sistemlerinin kapatılması ve uçakların emniyete alınması gibi doğaüstü tedbirler alınması direktiflerini daha o dakikalarda tutsak alınmadan önce birliklere ilettik. Bu yazılmış ve sözlü emirler neticesinde, öyle çok personelimiz darbecilerin girişimini engelleyen; engellenememesi halinde ise yavaşlatan faaliyetlerde bulundular.

Dolayısıyla bu iki kritik hareketimiz, darbecilerin Hava Harekatını sekteye uğrattı. Bu emirlerimiz darbeciler için sonun başlangıcını teşkil etti.

Genelkurmay Başkanı’nın hava sahası talimatı 19.05’te verilmişti yok mi?

Hayatın adi akışına tutarsız bir şart bu. Böyle bir dikte yayınlandığı anda hava sahasının kontrolünden sorumluluk sahibi komutan olarak benim haberimin olması lazımdı. Bu dikte yayınlanmış. Daha yayınlanmadan, emir olgunlaşma safhasında telefonla benim farkında olan edilmem gerekirdi.

Bu dikte nasıl yayınlandı? Mehmet Partigöç’ün de o gece kullandığı sistem üzerinden mi?

Genelkurmay, Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi’ne bildirmiş, Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi de Eskişehir dahil diğer harekat merkezlerine bildirmiş. Sıradan emir-komuta sistemi üzerinden. Partigöç nasıl yolladı bilmiyorum lakin o da aynı sistem üzerinden göndermiş olabilir. Bu yazılmış dikte 19.26’da Eskişehir’e gelmiş. Lakin Muharip Hava Güç Komutanı olarak bundan benim haberim değil. Her kim bu emri aldıysa bana bildirmesi gerekirdi. Hava sahasından sorumlu komutan benim.

Bu emirden ne zaman haberdar oldunuz?

Emirden hiç haberim olmadı. Yalnızca 19.30-45 gibi yardımcım Kadıoğlu general geldi, telefon elinde, durumu, bütün o da bilmeden ‘Komutanım Eskişehir’de bir şeyler varmış ve nöbetçi bıraktığımız General kendisini bakımlı hissetmiyormuş’ dedi, ben de ‘sen Eskişehir’e git o süre’ dedim. Daha düğün kıyılmamıştı, misafirleri karşılıyordum. Nasıl gitsin diye düşünürken Hava Kuvvetleri Komutanıma söyledim, ‘izin verirseniz Kadıoğlu’na bir uçak ayarlayacağım, onu Eskişehir’e gönderelim dedim.’ Komutanımızsa bu aşamada gerek değil, icabında benim uçakla göndeririz’ dedi. Yani o aşamada; düğünün başlangıcında, bana ulaşan herhangi bir kalkışma emaresi ya da istihbaratı olmadı. Olaylar başlayınca durumu görmüş olduk.

KORUMALAR DERDEST ETTİ

O gece sizi derdest edenler kimdi? Derdest edildikten sonra ne oldu?

Muharebe Arama Kurtarma (MAK) Timleri… İçlerinde Hava Kuvvetleri Komutanımızın korumaları vardı. Önce komutanı götürdüler. Komutanımızı bağlamadan tek götürdüler. Beni ve arkadaşlarımı daha sonra bağlayıp topluca götürdüler. Ellerimiz bağlıydı; hiç çözülmedi. Arkadan bağlıydı; ‘böyle olmuyor’ dedik, çözüp önden bağladılar. Muhakkak ölçüde iyi davranıyorlar ve isteklerimizi dinliyorlardı. Helikoptere bindirildik. Sabaha kadar yoğunlukla İstanbul üstünde alçak irtifada çoğu kez manevra yaparak öbür noktalara dolaştırdılar. Bunu muhtemelen yerimizin saptama edilmemesi için yaptılar. 7-8 kez ayrı yerlere indik; yakacak ikmali yaptılar. Yeşilköy’deki Hava Harp Okulu’na götürüldük ve orada bir-bir buçuk saat bekletildik. Sabahtan gün ağarırken de 2 helikopterle bizi Akıncı üssüne götürdüler.

KELEPÇELERİ ÖZTÜRK KESTİ

Hiç siville karşılaştınız mı orada bulunduğunuz zaman içinde?

Hayır. Bizi bir misafirhanede tek tek ayrı odalara bıraktılar. zaman zaman gelip ekmek, su isteyip istemediğimizi sordular. Ellerimiz bağlıydı. Sonra ayaklarımızı da gözlerimizi de bağladılar. Lakin göz bağı gevşek olduğu için, başımda bekleyen şahıs odadan çıkınca göz bağımı çıkarabildim. Saat 17-17:30 gibi serbest kalana kadar da el ve ayaklarımız ast kaldı. Sonra kapı açıldı, şu an kim olduğunu hatırlamadığım bir general sivil kıyafetli girdi içeri, ‘Komutanım kurtuldunuz, geçmiş olsun’ dedi. Sonradan Hava Kuvvetleri Komutanımız geldi. Karşıma oturdu, ‘Şanver geçmiş olsun’ dedi. Ben de ‘Size de geçmiş olsun komutanım’ dedim. Sonradan da Akın Öztürk geldi; makasla ellerimiz ve ayaklarımızdaki kelepçeleri kesti.

Adaletli Öksüz’le daha önce hiç karşılaştınız mı?

Adil Öksüz’ün ismini ilk defa olay ardından duyduk. Daha önce ne duydum, ne gördüm.

TÜM BELGELER SAVCILIKTA

Ertesi gün özgür kaldınız ve Eskişehir’deki Karargâhınıza döndünüz. Oradaki ceride defterlerini, kayıtları vs. incelediğinizde ne gördünüz?

Ben cerideyi 3 defa okudum. Adeta ezberledim. Ceridenin azıcık acelece, o psikolojiyle doldurulduğunu görür görmez, hakim ve savcıların bunu bütün anlayamayabileceği fikri oluştu bende ve bir araştırmacı grubu oluşturarak cerideyi daha açıklayıcı ülkü getirdim. 48 sayfalık ceride, oldu 96 sayfa. üstelik hava resmini tersten oynatarak, yapılan bütün uçuşların rotalarını çıkardık. Cumhuriyet Başsavcılığı’na ilettiğimiz notta; ILAVE A orijinal ceride, ILAVE B genişletilmiş açıklamalı ceride, ILAVE C de hava devlete ait olacak şekilde en önemli arşiv olarak teslim ettim.

Yani bu soruşturma kapsamında en manâlı doküman bu diyebilir miyiz?

Evet; bilhassa Hava Harekatı açısından bu üç evrak son derece manâlı. O üç belge da ilgili savcılıklarda mevcut. Her şeyin detayı orada var. Zaten Eskişehir’e gider gitmez cerideyi, telefon ve kamera kayıtlarını emniyete aldırdım. Bunların birisi yazılmış, biri sözlü, biri görüntülü kayıtlardır. Bunlar fiziksel belgelerdir.

Havacılardan darbeye karışanların kurtuluşu yok diyebilir miyiz?

Yok. Eskişehir muharip karargahı açısından değil. Zaten ben cerideyi inceleyip suç duyurularında bulunmaya başlayınca ilk taarruz geldi bana. Mehmet Şanver tutuklandı, Mehmet Şanver gözaltında diye basına haberler düştü. Kim yazdı bunları? Halbuki ben görevimin başındayım. Kim çıkardı bu haberleri? Neden çıkarıldı bu haberler?

Yaptıklarınızı durdurmak amaçlı olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Bu haberler çıktı, tekzip ettikten sonradan ikinci aşaması seldi. Daha önce tanık ve mağdur olarak açıklama vermiş olmama rağmen; ikinci defa öyle amaç veremediğim şekilde Savcı bey ağırlama etti. Gittik. Nezaret işlemi değildi. Suçlama ya da sanıklık durumu yoktu. Bir anlamda davetli edildim. 48 saate yaklaştığında oysa Savcı Beyle görüşebildik. Görece kısa bir görüşmemiz oldu; hakkınızı helal edin diyerek uğurladı sağ olsun. Bütün bunlar; yani hakkımda yalan haberler ve aniden ikinci kez ifademin istenmesi, terfi durumumun görüşüleceği Yüksek Askeri Şuraya günler kala yaşandı. Bu bakımdan enteresandı.

TİYATRO DEĞIL, İSYANDI

Bu bir tiyatroydu diyenler oldu?

Uçaklara bomba atmasını emretmezdi ki o süre o sistem. Bomba attırır mıydı? 246 insanımız öldü. Bu iddiayı ama uçuk bir komplo teorisi diye değerlendiriyorum ben. Bu önemli bir kalkışmaydı. FETÖ’cüler devlet içinde zor durumda kaldı. Son tedavi olarak bomba atana kadar geldiler. Böyle tiyatro olmaz. Bu bir isyandı ve devleti ele geçirmek amaçlanmıştı.

Bu girişimde dış takviye olduğu değerlendirildi, tartışıldı?

Bu girişimde dış etki konusuna katılıyorum. Belli Başlı gaye devletin ele geçirilmesi. Bunda başarılı olamadılar. Tali hedeflerden biri Silahlı Kuvvetlerin ele geçirilmesi ve kuvvetsiz duruma düşürülmesi. Bunda kısmi başarılı olundu. Silahlı Kuvvetlerin itibarı düşürüldü, yapısı fazla öbür ışık halkası geldi.

MÜCADELE DEVAM ETMELİ

Hava Kuvvetleri’nin FETÖ’den bütünüyle temizlendiğini düşünüyor musunuz?

Ne Hava Kuvvetlerimizin ne de diğer kurumlarımızın büsbütün temizlendiğinin garantisini kimse veremez. Bu uzun soluklu bir uğraş. Lakin bu kalkışma teşebbüsü çoğunluğunu deşifre etti. Onlara da zaten gereken yapıldı. Mücadeleyi kesinlikle devam etmek lüzumlu.

Sizce bu düğünü fırsata çeviren neydi peki?

Düğünümüzü kullandıkları belirlenmiş. Çünkü bu kadar komuta kademesini bir arada bulamazlardı başka zaman. Davetiyelerimizi evvelden vermiştik. Tarih belliydi. Ayrıca Ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şura öncesi ön almaları gerekiyordu ve 15 Temmuz buna yerinde gözüküyor. O gece bizim düğünümüzle beraber 3 tane düğün daha vardı. Deniz Kuvvetleri Komutanı; Jandarma Genel Komutanı ve Özel Kuvvetler Komutanı da bu düğünlerdeydi.

Pin It

MALATYA HABER | MALATYA | HABER MALATYA

Dünya Haberleri | Siyaset | Asayiş | Gazete Manşetleri | Ekonomi

Eğitim | Malatya Spor | Yaşam | Sağlık | Kanal Çocuk | Kültür Sanat

Sinema-Tiyatro | Müzik  | Magazin | Teknoloji | Malatyalılar

Akçadağ | Arapgir | Arguvan | Battalgazi | Darende | Doğanşehir | Doğanyol | Hekimhan | Kale | Kuluncak | Pütürge | Yazıhan  | Yeşilyurt

Yoruma Kapalı